Küçük İstavritin Öyküsü Masalı Oku

Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye. Önce müthiş bir acı duydu dudağında.
Gümbür gümbür oldu yüreği. Sonra hızla çekildiğini anladı yukarıya...

Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü,
neye benzerdi acep gökyüzü. Bir yanda büyük bir merak, bir yanda ölüm korkusu. "Dudağı yarıklar" denir, şanslıdır onlar, hani, görüp de gökyüzünü, insanı, oltadan son anda kurtulanlar.

Ne çare; balıkçının parmakları hoyratça kavradı küçük bedenini. Küçük istavrit anladı ki yolun sonu artık. Koca denizlere sığmazdı yüreği. Oysa, simdi yüzerken küçücük yeşil leğende, ansızın uzanıvermiş dostlarına değişiyordu minik yüzgeci.

İnsanlar gelip geçtiler önünden. Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine, yavaşça karardı dünya, başı da dönüyordu. Son bir kez düşündü derin maviyi,
beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.

İşte tam o anda eğilip aldı bir el onu. Yürüdü deniz kenarına. Bir öpücük kondurdu Küçük İstavritin başına. İki damla gözyaşından ibaret sade bir törenle saldı denizin sularına.

Bir an öylece bakakaldı Küçük İstavrit. İnanamadı olanlara. Sonra sevinçle dibe daldı. Gitti, tüm kederini söküp atarak, teşekkürü de ihmal etmemişti. Bir kaç değerli pulunu adamın eline, avuçlarına bırakarak.

Balıkçı ve kedi şaşkın şaşkın baktılar adamın yüzüne. Sorar gibiydiler “Neden yaptın” bunu diye?
"Bir gün” dedi adam içinden, “bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz, Son ana kadar bir umudum olsun diye..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder